
İşsizlik meşakâtli bir iş. Ya gerçekten zor iş. (Lakin fotoğrafı görüp de politik bir meseleye parmak basacağımı sanmayın. O mecraya girişmememin nedeni işsizliğin politik bir sorun olmadığından değil bilakis benim altından kalkamayacağım derecede politik bir sorun olduğundan.) Hele bir de snobluğu fenafillah mertebesinde yaşıyorsanız bir de kısır döngünün o yuvarlak çizgisi haline bürünüyor. Klişedir ya hani, sizin beğendikleriniz sizi beğenmez sizi beğeneni de siz beğenmezsiniz. Bu meselede biraz ihtilaf var bu nosyona. Çünkü sizi beğenen diye bir takım kimseler hiç bir zaman yoktur. Hayır, iş teklifi gelmez anlamında demiyorum, hatta mutlaka gelir ama ortada bir beğeniden sözetmek ne kadar doğrudur? O beğeninin adı ortak çıkar diye geçiyor aslında literatürde. Tabi o ortaklık muazzam bir anonimlikle örtülüdür.
Şu ana kadar ne zaman ki bir müşahhas teşebbüsten teklif aldım o an karnıma ağrılar girdi. Her bir hücrem mevzubahis işi kendi varlığına bir tehdit olarak algıladı. Direndi. Kanım karın boşluğuma uğramaz oldu. Bir insan tüm benliğiyle birlikte bu kadar ne istediğinden habersiz olur? Nasıl sivri bir atalettir diye şaşıyorum. Gelecek hareketliliğe gösterdiğim topyekün harekatı mareşal rütbem şaşkınlıkla izliyorum. Ve neticede o çok aranılan meşgale elden kaçıyor. Kaçıyor demiyeyim tarafların karşılıklı rızasıyla sona eriyor. 
